16 Mayıs 2014 Cuma

The 100


The 100 Dizisi Konusu

Bir gün dünyanın nükleer bir olay sonucu radyasyon nedeniyle yaşanamayacak hale geldiğini ve kurtarılan insanların bir mekik sayesinde uzaya kaçarak yaklaşık 100 yıldır orada yaşamlarını sürdürdüklerini hayal edin.

Dizinin konusu işte bu. Yaklaşık 100 yılın ardından daha önce bu şartlar için hazırlanmış Ark adını verdikleri mekik yavaş yavaş çökmektedir. Yakın zamanda yaşamın tükeneceği Ark'ın Başkanlık Heyeti belirli suçlarla tutuklanmış olan 100 genci yaşanabilir olup olmadığını test etmek için dünyaya göndermeye karar verir. Ark'da doğan ve dünyayı sadece anlatılanlardan bilen gençler çok fazla zarar görmeden dünyaya inerler. Fakat ark ile iletişimleri kesilir. Ark'dakiler onların sadece hayatta olduklarını bilmektedir ama bu da çok uzun sürmez.
Ark'ın kanunlarıyla hapiste olan mahkumlar, hiçbir kanunun olmadığı dünyada kendi sınavlarını vereceklerdir. Dünyaya radyasyonun sebep olduklarını tüm gerçekliğiyle görürler ve kısa bir süre sonra dünyada yalnız olmadıklarını da öğrenirler.

The 100 Başrol Oyuncuları

Eliza Taylor - Clarke Griffin 
Marie Augeropoulos - Octavia Blake
Bobby Morley - Belamy Blake
Thomas Mcdonell - Finn Collins

Yukarıdaki ana karakterler dışında dizide bir çok önemli karakter daha var. Dizi konu bakımından kaliteli fakat bana biraz gençlik dizisi gibi geldi. Daha önce dünyayı hiç görmemiş, ilk defa ayak basanlar için oyuncuların çok alışıkmış gibi ve bilgili davranmaları gözümden kaçmıyor. Gerçeklik biraz sarsılıyor. Bilim kurgu seven gençlerin izleyebileceğini düşünüyorum. 
Takipte kalın...Keyifli seyirler...

The Originals Dizisi Konusu



The Vampire Diaries dizisinden tanıdığımız köken vampirlerimiz
 Klaus (Joseph Morgan),
 Rebekah (Claire Holt) ve 
Elijah (Daniel Gillies)'ın
 başrollerini paylaştığı köken vampirlerin Mystic Falls kasabansından ayrıldıktan sonraki hayatlarını konu alıyor. 
Yüzyıllar önce kökenler tarafından kendi isteklerine göre kurulan New Orleans'daki Fransız mahallesi şimdilerde Klaus'un o zamanlar çok değer verdiği Marcel'in elindedir. Şehri kendine göre düzenlemiş ve kendi kanunlarını uygulatmaktadır. Marcel'in yönetiminde şehirde yaşayan cadıların büyü yapması yasaktır ve bunu gizemli silahı sayesin sağlamaktadır. Marcel Klaus'un her zaman istediği sadakat ve güce sahip olmuştur.

Bu duruma çok sinirlenen ve kıskanan Klaus ve kardeşleri kendileri için çok şey ifade eden bu şehri geri almak için hiç bir şeyden çekinmezler. Marcel'i tahtından etmek için ne gerekiyorsa yaparlar. Kuralları ve düzeni kısa bir süre sonra yıkılan Marcel'in saltanatı sona erer. Şehre sahip olduğunda umduğunu bulamayan Klaus aslında hiç bir şey kazanamadığını, önemli olanın sadakat olduğunu ve yeniden düşmanlarıyla karşı karşıya kaldığını anlar.

The Vampire Diaries dizisine 4. sezonda dahil olan kurt kız Hayley de bu dizide yer almakta ve aynı zamanda da Klaus'un bebeğini taşımaktadır.
Vampirlerin can düşmanı kurt adamlar ve bazı zamanlar da müttefiki olan cadılar anlatılan konuda büyük yer almaktadır. Hayley'nin sürüsü olan ve Marcel tarafından topraklarından sürülmüş Hilal Kurtları da 1. sezonun sonuna doğru güçlenmeye ve göz önüne gelmeye başladı.

Şahsi fikrim olarak Köken vampirleri ayrı bir hikaye olarak ekranda görmek beni memnun etti. Özellikle de The Vampire Diaries' dan biraz sıkılmaya başladığım bu dönemde. Dizinin en iyi tarafı The Vampire Diaries ile paralel bir yapım olması. Klaus ve Rebekah'nın bir kere Mystic Falls'a gittiğine şahit oldum. Aynı zamanda da dizinin ana karaktelerini tanıyorsunuz zaten ve sanki hep izlediğiniz bir diziymiş gibi hissettiriyor. Vampir, kurt adam, cadı üçlüsünden hoşlanıyorsanız izlemenizi öneririm.
Takipte kalın... Keyifli seyirler...

Da Vinci's Demons Dizisi Konusu




Eski zaman dizi, film ve kitaplarından çok hoşlanan biri olarak kendime beğenerek izleyeceğim bir dizi daha keşfettim. Aslında dizi ilk başladığında farkettim fakat izleyebilmek için ancak fırsat yaratabildim. Takdir edersiniz ki hayatım bunlardan ibaret değil...
Leonordo Da Vinci'ye dair kendi kişisel bilgime sahibim ve onu anlatan Da Vinci'nin Şifesi vb. gibi yapımları okuyup, izlemişliğim, hayatını araştırmışlığım var. Esasında yapıtları ve  eserleriyle ilgilenmiştim. Tabiri caizse Dizi tam benim kalemim.


Leonardo Da Vinci'nin 25-30 lu yaşlarını, Floransa da silah mühendisi olarak çalışmasını, Bir çok icadını ve hayatına dair gerçek kesitleri konu alıyor. Ayrıca kurguda 'Yapraklar Kitabı'nı aramakta ve muhafızlığını üstlenmektedir. Aynı zamanda bir lütuf olarak bahşedilen zekası ve dehasıyla olaylara farklı bir perspektiften bakışını, kendisiyle olan iç karmaşasını izliyoruz. 


David S. Goyer tarafından kaleme alınıp TV'ye uyarlanan dizi ABD'nin STARZ kanalında yayınlanıyor. Leonardo Da Vinci rolünü yakışıklı oyuncu Tom Riley canlandırıyor. 


Benim gibi sizinde bu konulara merakınız varsa kesinlikle ufkunuzu açacak bir yapımla karşı karşıyasınız ve hiç vakit kaybetmeden izlemenizi öneririm.
 Takipte kalın...Keyifli Seyirler...

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Masallara Bir De Bu Gözle Bakın !!!


Once Upon A Time Dizisi Konusu




Çocukluğumuzdan hepimizin bildiği klasik masalların mutlu sonlarının ardından yaşananları anlatan hoş bir yapım. Aslında zamanında dizide anlatılanları merak etmeliymişiz... 
Her zaman olduğu gibi masalların bile kusursuz mutlulukla dolu olmadığını yüzümüze bir tokat gibi vuruyor adeta...



Masallar diyarı Büyü Ormanda yaşayan Pamuk Prenses ve Yakışıklı Prens'in mutlu sona ulaştıklarını sandıkları düğünlerinde Kötü Kalpli Kraliçe tehditleriyle mutluluklarına gölge düşürür. Ardından içlerindeki korku devam ederken Pamuk Prenses hamile olduğunu öğrenir.  Aynı zamanda Kraliçe bütün masal kahramanlarını içine alacak ve lanetleyecek bir büyü hazırlığındadır. Pamuk Prenses ve Yakışıklı Prens doğumun yaklaştığı dönemde Kraliçenin planından haberdar olurlar ve diğerleriyle toplanıp lanetten korunmak için fikirlerini paylaşırlar. Perilerin önerisiyle tekbir yol vardır ve oda yalnızca 1 kişiyi kurtarabilmektedir. Pamuk Prensesin doğacak bebeğinin kurtarılmasına karar verilir. 
Kraliçe büyüyü tamamlar ve lanet yayılmaya başladığı anda Pamuk Prensesinde Doğumu aniden başlar ve Emma adını koydukları kızları doğar. Pamuk Prenses kızına doyamadan kurtuluşu olan ağaç geçide koyulur ve Emma bizim dünyamıza gelir. Aslında diğer bütün masal kahramanları da bizim dünyamıza, esrarengiz kasaba Storybrooke' a gelir fakat kimse gerçekte kim olduğunu ve kiminle evli olup, kime aşık olduğunu bilmemektedir. İşte Kötü Kalpli Kraliçenin laneti...

Emma Anne babasını hiç tanımadan yalnız başına büyür. 28 yaşına girdiği gün evinin kapısı çalar ve açtığında 'sen benim annemsin' diyen bir çocukla karşılaşır. Henry adındaki bu çocuk elinde bir masal kitabıyla, Emma'yı kurtarıcı olduğuna ve onunla Storybrooke' a gelmesi gerektiğine ikna etmeye çalışır. Emma Henry'nin anlattıklarına inanmaz ve evine götürüp Belediye Başkanı olan annesi Regina'ya teslim eder. Emma kasabada bulunduğu sürece birşeyler onun ikna olmasını tetikler ve umduğundan daha fazla bir süre orada kalır. Kötü Kalpli Kraliçe ile savaşı buradan sonra başlamaktadır.


ABD'nin ABC kanalında yayınlanan dizinin yazarları Lost'un senaristlerinden Adam Horowitz, Edward Kitsis gibi isimlerden oluşmaktadır. 

Başrol Oyuncuları


Ginnifer Goodwin - Mary Margaret Blanchard - Pamuk Prenses

Jennifer Morrison - Emma Swan - Pamuk Prenses ve Yakışılı Prens'in Kızı

Lana Parilla - Regina Mills - Kötü Kalpli Kraliçe

Josh Dallas - David Nolan - Yakışıklı Prens

Jared Gilmore - Herny Mills - Emma'nın Oğlu


Yukarıdaki ana karakterler haricinde dizide oldukça geniş bir oyuncu kadrosu söz konusu. Tahmin edeceğiniz gibi ne kadar masal varsa o kadar oyuncu oluyor.

Ben izlerken hiç sıkılmıyorum aksine bazen çok heyecanlanıp yeni bölüm için sabırsızlanıyorum. Fakat iyi yapımların hemen hepsini takip ettiğim için malumunuz sıra geç geliyor.
Tarzınıza uygunsa biraz masalsı şeyler herkese iyi gelebilir. 
Takipte kalın... Keyifli Seyirler...

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Arrow Dizisi Konusu


Kahramanımız Oliver Queen zenginliğin baş döndürücü havasıyla hayatını yaşamaktadır. Babasıyla bir tekne gezisine çıkar, bu geziye sevgilisinin kız kardeşi Sara da ablasından gizli katılmıştır. Ardından yalnızca Oliver'ın kurtulduğu bir kaza yaşanır. Oliver hiçte ıssız olmayan, en ölümcül mahkumların tutulduğu bir adaya düşer ve hayatta kalma mücadelesiyle 5 yıl geçirir. Zengiliğin vermiş olduğu şımarıklıktan kurtulur, güçlenir ve bambaşka biri olur. 


5 yıl boyunca hiç haber alınamayan öldü zannedilen Oliver hiç beklenmiyorken evine dönmeyi başarır. Fakat kimse bıraktığı gibi değildir. Kız kardeşi Thea büyümüş, annesi başka biriyle evlenmiş ve eski sevgilisi Laurel kız kardeşinin ölümünden içten içe Oliver'ı suçlamaktadır. Aynı zamanda Oliver'ın artık bir görevi vardır. Ölmeden önce babasının verdiği not defterinde isimlerinin yazılı olduğu, Starling şehrine zarar verenlerle hesaplaşması gerekmektedir.


Kimliğini gizleyerek yay ve okuyla babasına verdiği sözü tutmaktadır. O artık gündüzleri yeniden milyarder playboy Oliver Queen fakat geceleri Arrow dur. Polis tarafından kimliği tespit edilemeyen, her yerde aranan Kanunsuz Kahramandır.


Bu arada da annesi bundan sonra başına gelebileceklerden Oliver'ı koruması için John Diggle'ı görevlendirir. John ilk başlarda Oliver'a ayak bağı olmuş olsa da sonradan ona Arrow olduğunu ve amacını açıkladıktan sonra sağlam bir takım olurlar.
Bu yeni hayatına devam etmeye çalışırken Starling Şehrini kötülüklerden arındırmak için her gece ölümün kıyısına gelmektedir. Ada da yaşadığı kötü anıları da Oliver'ın peşini hiç bırakmaz. 


Diziyle ilgili tek sıkıntım flashback'leri daha dozunda kullanmaları gerektiğini düşünüyorum. Fazla ve yerinde kullanılmadığında can sıkıyor. Bir nevi reklamlar gibi. Diğer bütün her şeyiyle izlenebilir buluyorum ve izlemeye devam ediyorum. 
2. sezonunda olan Arrow aksiyon ve gerilim sevenler için rahatlıkla tavsiye edebileceğim kaliteli bir yapım. Hala izlemeyen varsa izlediğinde pişman olmayacak ve yeni bölümlerini heyecanla bekleyeceksiniz.
 Takipte kalın... Keyifli Seyirler...

The Walking Dead - Yürüyen Ölüler


Zombi dizisi deyince kafama 'tak tak' zombi avlayacaklar diye hayal etmiştim. Pek hayal ettiğim gibi çıkmadı ben daha çok action beklerken bir dramayla karşılaştım. Daha önce izleseymişim keşke gibi de düşünmedim. Zaten konu bir hayli yavaş ilerliyor.
 Dizide beni sıkan 2 şey var bunlarda birincisi az öncede bahsettiğim gibi yarım sezonluk bir dizi olduğu düşünülürse yavaş ilerlemesi ikincisi de 'ulan dünyanın sonu gelmiş hala kedi köpek gibi birbirlerini yiyorlar arkadaş' dedirtiyor olması. Bu ikisi dışında yapımdaki herşey çok iyi. Oyunculuk, kadro, konusu ve gidişat hepsi 10 puan gözümde.

Robert Kirkman, Tony Moore ve Charlie Adlard'ın aynı adlı çizgi romanından Frank Darabont tarafından TV' ye uyarlanan bir Amerikan dizisi.


Başrol Oyuncuları

Andrew Lincoln - Rick Grimes - Şerif Yardımcısı
Sarah Wayne Callies - Lori Grimes
Chandler Riggs - Carl Grimes
Jon Bernthal - Shane 
Norman Reedus - Daryl
Melissa McBride - Carol
Laurie Holdan - Andrea
Jeffrey DeMunn -Dale 
Steven Yeun - Glenn 
Lauren Gohan - Maggie 
Danai Gurira - Michonne 
Michael Rooker - Merle 
Scott Wilson - Hershel

Dizinin son sezonunda dahi henüz sebebi bilinmeyen bir virüs ortaya çımıştır ve artık ölen insanların hepsi zombiye(namı diğer Aylaklara) dönüşmektedir. 

Şerif yardımcısı Rick Grimes dünyanın içinde bulunduğu durumdan habersiz hastanede komadadır. Komadan uyandığında etrafının mahşer yerine benzer olduğunu görür ve evine gitmeye çalışır. Karısı ve oğlunu evde bulamaz Yakınlarda zombilerden saklanak yaşayan bir baba oğul tarafından farkedilir. Tanıştığı baba oğul Rick'e yardım eder ve onunla zor durum hakkında bildiklerini paylaşırlar. 
Sağ kalan insanlara yardım amaçlı Atlanta'ya gelmeleri için yardım çağrısında bulunduklarını öğrenir ve yola çıkar.
Karısının ve oğlunun da oraya gitmiş olabileceğini düşünür fakat Atlanta'nın hiçte tahmin ettiği gibi olmadığını tehlikeli bir biçimde öğrenir. Zombilerin etrafını sardığı, ölmek üzere olduğu bir anda Glenn onu bulup yardım eder. Arkadaşlarının yanına götürür. Glenn dizinin diğer başrol kahramanlarıyla birlikte bir kampta yaşamaktadır. Rick'e güvenebileceklerine karar verdikten sonra kampa gelmesine müsaade ederler.
Rick onlara katılıp yaşadıkları yere gider ve Karısını, oğlunu, en yakın arkadaşı Shane'i karşısında bulur. Takım tamamlanır ve hayatta kalma mücadelesi başlar. 


Yiceyek, silah ve kalacak güvenli bir yere sahip olmak çok zordur. Dizinin 3. sezon finalinde 'bebek ne oldu? bebeğe ne oldu?' diye ağladığımı biliyorum.

Alışık olmadığımız bir zombi yapımı olduğunu fark ettim. Aslında daha çok hep filmlerde dünyayı bu illetten kurtarma çabası oluyor. Evet bu dizide de var tabi ki fakat hiç bu kadar derinden izlememiştim yada izlememiştik. Ciddi bir yaşam savaşı veriliyor.
 Benim en beğendiğim ve oyunculuğuna hayran kaldığım Şehrin Azizleri filminden tanıdığımız Norman Reedus - Darly. Sizinde izledikçe çok seveceğinize eminim.  Dizide kirden pek görünmeyen sırt kısmında melek kanatları olan bir yeleği var ve ben o yeleği çok manidar buluyorum. 


 O kadar bilim kurgu, fantastik, vampir, kurt adam, suç, romantizm dizisi var ve bir o kadar da dizi izliyorum ama konu itibariyle emsalsiz aynı zamanda da alternatifi bulunmayan tek yapım. 
Dizi arayışında olanlar için öneriyorum. 
Keyifli seyirler.


9 Mayıs 2014 Cuma

The Vampire Diaries -Vampir Günlükleri


Favorilerime noktayı koyduğuma göre artık bloğumu asıl açma amacıma geri dönebilirim. Bir önceki postumda sevdiğim bir vampir dizisinden bahsetmiştim ve vampir dizileriyle devam etmek istedim.
Yabancı dizi sevenler arasında hala izlemeyen var mıdır bilemiyorum ama benim gibi bu diziyi izliyorken sıkılıp artık ayda bir izleyen çok biliyorum. Yinede neden bilmiyorum Türkiye de yabancı dizi listelerindeki  ilk sıralardan düşmedi hala.

The Vampire Diaries L.J. Smith'in aynı adlı kitap serisinden beyaz perdeye uyarlanmıştır. Serinin ilk kitabını okumaya çalıştıysam da olmadı okutmadı kitap kendini. Dizi nispeten kitaplardan daha iyi bence. İlk 2 sezonu heyecanla izledim, beğendim fakat 3. sezonda ve sonrasında pek sarmamaya, sanki konusu eskisi kadar özenli değilmiş gibi gelmeye başladı. Zaten bu son sezonda anladım ki 'ergenler ne yazsak yer' dermiş gibi abarttılar iyice. Lütfen daha fazla saçmalamayalım diyorum ve bu dizinin kesinlikle bir ergen dizisi olduğunun altını çiziyorum. Bunu yazdığım için fanları tarafından belki tepki çekebilirim ama lütfen objektif olalım. En beğendiğim dizileri bile kusursuz bulmuyorum. Tüm emeklere saygı duyuyorum.

Hazır diziye yer vermişken hiç inancım olmamasına rağmen hala izlemeyen varsa denk gelir belki diye biraz konusundan bahsetmeliyim.

Başrollerini Nina Dobrev(Elena Gilbert), Paul Wesley(Stefan Salvatore), 
Ian Somerhalder (Damon Salvatore) gibi isimlerin paylaştığı dizide oyuncuların hepsi birbirinden iyi performans sergiliyorlar. Zaten oyuncu kadrosuyla ilgili hiç bir sıkıntım yok.

Annesi babasıyla geçirdiği bir trafik kazasında tek sağ kurtulan Elena Gilbert artık teyzesi Jenna ve erkek kardeşi Jeremy ile beraber yaşamaktadır. Ebeveynlerinin yokluğuyla geçirdiği bir yaz tatili sonunda okula döner.

Stefan Salvatore kanlı ve pişmanlıklarla dolu bir geçmişin ardından uzun yıllar sonra kendini eğiten ve artık sadece hayvan kanıyla beslenen bir vampirdir. Doğup büyüdüğü Mystic Falls'a döner. Hala lise çağında görüntüsüne sahiptir ve okula kayıt olur. Okulun ilk günü Elena ile tanışır ilerleyen bölümlerde birbirlerine aşık olurlar.

Stefan'ın hiç mi hiç anlaşmadığı tamamen birbirinin zıttı bir yaşam tarzına sahip olan ve yıllardır görüşmediği kardeşi Damon hiç beklenmeyen bir şekilde kasabaya gelir. Geçmişin intikamını almak için ve insanlara zarar verecek olmayı umursamadan inandığı yanlışların peşinden gitmektedir. İstediklerini yapmak uğruna ilk sezon ortalığı bayağı karıştırıyor. Şimdilik dizinin kötü karakteri diyebiliriz fakat kötüyken bile herkesin gönlünü fethettiğine eminim.

İlk 2 sezon Stephan ve Elena'nın birbirlerini çok sevdiğine, beraber olmaları gerektiği düşündürülen dizide sonradan işler karışır. Cadıların, köken vampirlerin, kurt adamların,gezginlerin, görsel ikizlerin, avcıların ve ruhların bulunduğu fantastik bir yapım. Hem köken bir vampir hemde kurt adam olan Joseph Morgan (Klaus) kadroya sonradan dahil olmasına rağmen büyük ilgi gördü. Benimde en bayıldığım oyuncu ve karakterlerdendi. 

Şimdi bunları yazarken yeni bölümü izlemek istedim. Bloğumda favorilerimden sonra yer verdiğime göre hiç kötü bir yapım olmadığına emin olun. Çok emek verildiği belli olan kaliteli yapımlardan biri fakat sezon konularının sağlam yapıda olması beklentisindeyim. 
 İyi seyirler diliyorum.